Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye
Dünyanın başat sorunu ne çevre, ne nüfus, ne de kıtlık. Başat sorun "ROBOT"!
Robotların yaratacağı işsizlik en geç yirmi yıla kadar bomba etkisi yapacak dünyada. Sadece işçi değil.. Covid-19'un da tahmin edilemeyen ivmesiyle geometrik şekilde internete kayan ticaret sonucu dükkan ticareti vitrine dönüşecek, dünyada yüzmilyonlarca esnaf işsiz, işyeri binası kiracısız kalacak. Lojistik sektörü öne çıkacak.
Keza evden çalışma ve evden eğitim de yaşam tarzını değiştirecek. Milyarlarca dolarlık lüks iş hanları, yani plazalar viraneye veya konuta dönüşecek. İşsiz insanların alım gücü kalmayacağı için üretim krize girecek. Sosyal patlamalar sonucu totaliter, Huxleyci veya Orwell'ci rejimler gelebilecek.
ABD'de son günlerde silah satışlarında yaşanan patlama karanlık geleceğin habercisi. "Aç tavuk ambar deler." derler. Aç kitleler ABD için en büyük tehdit olacak. Bireyci Batı'da aile dayanışması zayıf, sosyal dayanışma kayıp olduğu için "homeless-evsiz" nüfus ciddi rakamlara ulaşacak. Polis devleti disiplininden gelen Batı ülkelerinde halk güçlü devlet karşısında çaresiz. Ama Fransız İhtilali ve 19.Y.Y. sosyal patlamalarından biliyoruz, düdüklü tencere etkisi, kaos bir noktada kaçınılmaz hale geliyor. ABD de, SSCB gibi umulmadık bir anda "implode" edebilir, yani içe patlayıp çökebilir, bugün Eyaletlerin iflası konuşuluyor ülkede.
Tüm sorunların kökünde tartışılması gereken konu "Kapitalist Felsefe". Sosyalizm nasıl teoride bir cennet idi ise, kapitalizm de teoride insanlık için tarihin son, ideal noktası idi. Ama görüyoruz ki sovyet denemesinden sonra kolonyalizm-emperyalizm artığı bu Darvinist, adaletsiz felsefenin de ne kadar çürük olduğu görüldü. 5 gram virüsün tüm insanlığı yok edebileceğini idrak ettik. Batı dünyasında sağlık altyapısının yetersizliğini, ABD'de fakirlerin ve yaşlıların gerçekten ölüme terkedildiğini dehşetle gördük.
Küresel köyde "West" dışında kalan "Rest" ne durumda? Otoriter Arap ülkeleri patlamaya hazır düdüklü tencere. Özellikle Afrika'nın geleceği daha da karanlık. Genç nüfusları açlık bekliyor. Sn. Öğütçü'nün belirttiği gibi kitlesel kavimler göçü kapıda. Ve hedef, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu Batı ve Kuzey ülkeleri.
Bu durumda dünya nereye gidiyor? Biyoteknoloji mikroba karşı penisilini icat ettiği gibi, hiç şüphe yok, virüsün antiviral tedavi hapını da bulur, birçok ilave icat ile insan ömrünü uzatır. Belki de kanser ve virüs ilaçları hazır, ama küresel nüfus kontrolünde henüz karar kılınamadığı için sürülemiyor piyasaya?
Uluslararası ilişkilere gelince..
Uluslararası liderlik için "Meşruiyet" sihirli kelime. Üç aşaması var: Sevsinler, saysınlar, korksunlar. ABD İkinci Dünya Savaşı sonrasında seviliyordu. Soğuk Savaş sırasında sevgi yerini saygıya bıraktı. 11 Eylül olayından sonra insanlık dışı Ebu Gureyb ve Guantanamo'yu açarak dünya benden korksun dedi. Ve meşruiyetin son durağına geldi. Aslında Batı medeniyeti pik-zirve noktasını aştı, inişte. İnsanlık için yükselen güçler mi, yoksa inişe geçen güçler mi daha tehlikeli? Yükselme çağındaki Çin asırlardır kapalı kutu. Bir Osmanlı, bir Rus, bir İngiliz gibi liderliği aldığında ne yapacağı kestirilebilecek güç değil. Şanghay'da 70. Yıl kutlama programında yaptığım konuşmada değindiğim gibi küresel meşruiyet kazanması, ABD'nin yerini alması kolay değil. Belirsizlik tehlikeli hal alıyor.
Ve gelelim Türkiye'mize.
Her Türk şuna iman etmeli: Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet yükselme çağında. Yani.. Kötüye giden dünyada iyiye giden bir ülke.
Endüstri devrimini kuyruğundan yakalayan nadir ülkelerdeniz. Ailesi kuvvetli, pratik zihniyetli, organizasyon kabiliyeti olan, tarihten gelen meşruiyeti ile güçlendiği oranda liderliği kabullenilebilecek ülkeyiz.
Eğitim felsefemiz henüz oturmadı, gençlerimizi aslına yabancılaştırıyor, okuyan dışarı kaçmak istiyor. Ama Batı'da hızla artan ırkçılık ikinci bir holokost'un yaklaştığını gösteriyor. 10 yıl içinde kitlesel müslüman kıyımı olabilir, yurtdışından ters göçe hazırlıklı olmalıyız. Özellikle Batı'da çalışan önemli müslüman bilimadamlarını cezbetmek için hazırlık yapmalıyız. Bu konuda tarihi örneklerimiz var.
Öte yandan on yıl içinde susuzluktan kırılacak Hindistan, Pakistan, Afganistan, İran gibi ülkelerden Batı'ya bugünküne rahmet okutacak kitlesel göç başlayacak. Evvelce köprü olan Türkiye artık göçte son durak olarak görülüyor, ciddi demografik tehdit altında.
Tarım, biyoteknoloji, sağlık, yazılım, eğitim, lojistik stratejik alanlar, tüm kaynakların bu alanlarda yoğunlaştırılmasında yarar var.
Türkiye'nin aşil topuğu ise toplumsal yırtılma. Bilindiği gibi Batı toplumları (Marksist bakışla) feodalite devamı kapitalist - proleter sınıflarına bölünmüştü. Osmanlı ise, tarihçi Arnold Toynbee'nin tanımlamasıyla Eflatun'un ideal devletine en yakın rejim idi. Yöneten Devşirme ile yönetilen köylü sınıflarından oluşuyordu. Devşirme sınıf Cumhuriyet bürokrasisine dönüştü, kapitalizmi benimseyen Anadolu sermayesi güçlendikçe Devlet'i Batıcı devşirme bürokrasiden devralma savaşına girdi. Türkiye'deki sosyal yırtılma ve nefret ortamı bu kansız ihtilal sonuçlanana kadar devam edecek gibi görünüyor.
Kötüye giden bir dünyada Türkiye iyi olabilir mi? Olamaz. O halde küresel çözüm. Tek kutuplu dünyadan bölgesel güçlerin yükseldiği çok kutuplu dünya düzenine geçişteyiz. Türkiye şüphesiz yükselen bölgesel güç. Sorumlulukla hareket ettiğinde dünya barışına, ekonomisine olumlu, ciddi katkıda bulunabilir.
Orta Doğu durulduğunda, ki bölge İstanbul ekonomisinin doğal uzantısıdır, Türk ekonomisi en az dörde katlanır. Bölgede ne Çin, ne de başka bir ekonomi rakip olamaz iş dünyamıza.
Korona krizi şu hususu da çivi gibi çaktı beynimize: Gıda ve sağlık en hayati alan. Bu sektörlerde güçlü olan krizde ayakta kalıyor. Büyük Batı ekonomileri ithal gıdaya ve sağlık malzemesine bağımlı, insanlar marketlere hücum ediyor. O halde bizim en stratejik göreceğimiz alan bir zamanlar burun kıvırdığımız tarım, hayvancılık ile biyoteknoloji/elektronik sağlık teknolojisi olmalı.
Ve nihayet Hz. İsa, Hz. Muhammed ve Atatürk'ün sözbirliği ettikleri nasihat: İnsanlık tek vücut gibidir. Bir yerin ağrısını tüm vücut duyar. Yeni dünyada bireysel kurtuluş yok. Bireysel güvenlik yok. Tüm insanlık işbirliği yapmak zorunda. Yeni felsefe, yeni liderlik gerek.